logo

Cihan Demirci ‘Haldun Taner Büyük Bir Ustadır’

Cihan Demirci ‘Haldun Taner Büyük Bir Ustadır’

“Keşanlı Ali Destanı”nın her kesime seslenir olması olduğuna dikkat çeken Cihan Demirci, şarkı sözlerinin ve müziğin tiyatro oyunundaki önemini gösterdiğini söyledi.

Cihan Demirci, “Keşanlı Ali Destanı”nın en önemli özelliğinin her kesime seslenir olması olduğuna dikkat çekerek, “Şüphesiz diğer oyunlarında da bu özellik vardır ama Keşanlı’da bu özellik en üst noktadadır. Şarkı sözlerinin ve müziğin tiyatro oyununda ne kadar önemli olduğunu bize gösteren ilk oyun budur,” diyor

KADİR İNCESU

Ataşehir Belediyesi 10. Tiyatro Festivali kapsamında, mizah yazarı Cihan Demirci, Mustafa Saffet Kültür Merkezi Rıfat Ilgaz Kitaplığı’ında gerçekleştirilen “MSKM’de Edebiyat Akşamları”nda, Türk edebiyatının ve tiyatrosunun öncü yazarlarından Haldun Taner’in ölümsüz eseri “Keşanlı Ali Destanı”nı anlattı. Taner ile tanışmalarını, “Keşanlı Ali Destanı” ile ilgili düşüncelerinin yanı sıra Haldun Taner’in edebiyatımızdaki yeri üzerine de görüşlerini anlatan Demirci, dinleyicilerden gelen soruları da yanıtladı.

Cihan Demirci, ile yaklaşık 3 saat süren söyleşi sonrası Haldun Taner üzerine konuştuk.

Haldun Taner ile nasıl tanıştınız?

Geç tanıdığınız için üzüldüğünüz insanlar olur, Haldun beyle de ne yazık ki böyle oldu. 1986’daki  ölümünden 1, 1.5 yıl kadar önce o dönem de hazırlamakta olduğumuz “Tef” adlı mizah sayfasında o da yazmaya başlamıştı. Daha önce birkaç kez karşılaştığım, oyunlarının ve öykülerinin hayranı olduğum Haldun Taner’le GÜM ekibinin hazırladığı bu sayfa sayesinde fiziken de tanıştım ama ne yazık ki son dönemiydi.

Haldun Taner sizi nasıl etkiledi?

Mizah yazınında beni çok etkilemiş ve “mizah yazarı” olmamda bir şekilde payı olmuş birkaç isim vardır, henüz ilkokulu bitirme çağında ve ortaokul yıllarımda okuru olduğum Hüseyin Rahmi Gürpınar, Suavi Süalp ve sonrasında özellikle lise yıllarında tutkunu olduğum Aziz Nesin, bu üç ismin ardından beni özellikle tiyatro oyunları ve öyküleriyle çarpan, etkileyen dördüncü isim olarak Haldun Taner’i sayabilirim. Haldun Taner’in diğer isimlerden bir farkı yurt dışına erken yaşta gitmesinin avantajını çok iyi kullanmasıdır. İyi bir eğitim hayatı olan yazarın Almanya’da Bertolt Brecht gibi dünya devi bir yazardan ciddi anlamda etkilenmesi bence onu yereli iyi kullanan evrensel ölçekte bir yazar yapmıştır, ne denli iyi bir yazar olduğu yazdıklarının geçerliliğini koruması ve eskimemesiyle de görülmektedir.

Keşanlı Ali Destanı’nı ilk kez seyrettiğinizde neler düşünmüştünüz?

“Keşanlı Ali Destanı” Gülriz Sururi Engin Cezzar Tiyatrosu tarafından ilk kez 31 Mart 1964’te sahnelenmiş ve bu ülkedeki ilk epik tiyatro örneği olduğu için tiyatromuzda çığır açmış, çok özel bir oyun. Ben bu oyunu 70’li yıllarda henüz çocuk yaşta izleme olanağı bulmuştum. TRT’de yapılan 4 bölümlük mini dizi halini de izlemiştim. MSKM’de Haldun Taner’in mizahını ve tiyatrosunu anlatmam istenince bir hafta kadar kendimi kampa aldım ve bu oyunu youtube üzerinden yıllar sonra tekrar izledim. Şunu gördüm ki, ben de hala aynı etkiyi yapıyor. Gene aynı keyifle ve hatta şimdi daha da tadına vararak izliyorum. Zira çok genç yaşta izlediğimden çok farklı bir ülke var artık ama bu müthiş oyunda anlatılan hikaye hala çok taze ve geçerli, Türkiye, “Keşanlı Ali”nin yaşadığı Sineklidağ ortamını aşamamış bir ülke ne yazık ki, hatta bırakın aşmayı kentleşmeyi de beceremediği için Sineklidağ’ı kentleştirdi ama Sineklidağ’ın sorunları hala aynen devam ediyor!.. Haldun Taner’in ironi gücünün, mizah gücünün doruğudur bence bu oyun ve talan düzeni sürdükçe hiç eskimeyeceği de çok açıktır!..

Oyunun başarısı kadar tiyatro dünyamıza kazandırdığı isimler de dikkat çekti.

Evet öncelikle bu oyun tiyatromuza Gülriz Sururi ve Engin Cezzar gibi iki dev oyuncu kazandırdı. Haldun Taner, entelektüel görünümünün altında halkından kopuk bir yazar değildi tam tersine babacan, sevgi dolu, ince zekaya sahip bir insandı. Tiyatromuza sadece epik tiyatroyu ve kabare tiyatrosunu armağan etmedi. Bakın 1967 yılında kurduğu “Devekuşu Kabare” de tiyatromuza Zeki Alasya-Metin Akpınar ikilisini kazandırmıştır. Bu ikilinin sergilediği ilk oyun olan “Vatan Kurtaran Şaban” ile başlayan bir süreç, müzikli oyunların, kabare tiyatrolarının ardı ardına açılmasına ve yeni oyuncuların sahneye adım atmasına yol açmıştır. Haldun Taner bu anlamda yol gösterici gerçek bir akıl hocası ve ağabeydir. Tiyatromuzun özgün oyuncularından biri olan Ferhan Şensoy’u da keşfeden, yüreklendiren, hatta ailesine bile etki ederek oyuncu yapan o’dur. Ferhan Şensoy youtube’da dolaşan 5 dakikalık videosunda bu durumu gözleri dolu bir halde anlatır. Kısacası Haldun Taner pek çok iyi oyuncuya el vermiştir, destek olmuştur, bu bizde pek olan bir şey değildir, bizim sanat alemimizde daha çok genç yeteneklerin önünü kesmek, onların yükselmesine engel olmak, taş koymak gibi durumlar ağırlıktadır. Haldun Taner bunun tam tersini yaparak “olumlu” örnek olabileceğini de bize göstermiş, “insani” değerleriyle yüce ve büyük bir ustadır.

Haldun Taner’in 24 oyunu olduğu biliniyor. Sizce, Keşanlı Ali Destanı’nı diğer yapıtlarından ayıran temel unsurlar nelerdir?

Bu oyunların yarıya yakınını izlemiş biri olarak, pek çok kişinin de kabul ettiği gibi bence de en iyi oyunu “Keşanlı Ali Destanı”dır. Bu oyun Haldun Taner’in doruk noktasıdır. Bir kere “Epik Tiyatro”nun ilk örneği olduğu için Haldun beyin kaleminde bu “ilk” olmanın müthiş coşkusu ve heyecanı sezilir. Haldun Taner’in ironiye dayalı mizahı bu oyunda zirvededir. Benim “Keşanlı Ali Destanı”ndan sonra en beğendiğim ikinci oyunu da “Vatan Kurtaran Şaban”dır ki, onun da zaten “Kabare Tiyatrosu”nun ilk örneği olarak aynı coşku ve heyecan içinde yazıldığı bellidir. “Keşanlı Ali Destanı”nı diğer oyunlarından ayıran en önemli özellik bu oyunun her kesime seslenir olmasıdır. Şüphesiz diğer oyunlarında da bu özellik vardır ama Keşanlı’da bu özellik en üst noktadadır. Şarkı sözlerinin ve müziğin tiyatro oyununda ne kadar önemli olduğunu bize gösteren ilk oyun budur.

Bu oyundan önce tiyatromuzda şarkı sözleri ve müzik bu denli öne çıkmamıştı. Keşanlı Ali Destanı’nın sahnelenmeye başladığı 1964 yılı İstanbul’da gecekondulaşmanın hayatın içine girmeye başladığı ilk dönemdir. 1961 Anayasasının ülkeye getirdiği, kültür ve sanat anlamındaki “özgür” ortam da bu oyunun daha çok benimsenmesine yol açmıştır. Keşanlı Ali aslında bu yolu açan ilk oyundur. Ardından başlayan ve 1968 rüzgarını arkasına alan süreç tiyatro sayımızı da, izleyici sayımızı da patlatmıştır.  Oyunun patlama yapması ardından hemen aynı yıl filminin çekilmesi de pek alışık olduğumuz bir durum değildir. 500’e yakın kez aralıksız oynanması ve 55 yıl sonra sahnelendiğinde hala aynı keyifle izlettirecek olması da bize bu oyunun tam anlamıyla bir “klasik” olduğunu da göstermektedir.

Mizah yazarı Cihan Demirci olarak Haldun Taner’in edebiyatımızdaki yeri üzerine neler söylemek istersiniz?

Haldun Taner gerçek bir İstanbul beyefendisiydi, onun tam anlamıyla bir “İstanbul” yazarı olduğunun altını çizmeyi unutmamak gerekir. Bütün oyunlarında, yazılarında, öykülerinde “İstanbul” hep başroldedir. Haldun Taner 30 yaşından sonra yazarlığa adım atarak ve müthiş bir çalışma disiplini altında, geriye hep nitelikli ürünler bırakarak edebiyatımızda kendine özel bir yer açmıştır. Döneminde çok fazla itibar gördüğü ve hak ettiği değeri bulduğu söylenemez ama bu tüm büyük ustaların kaderidir bu coğrafyada. O da tıpkı Aziz Nesin gibi gün geçtikçe, yıllar geçtikçe değeri geç de olsa daha iyi anlaşılacak olan “gerçek” edebiyat ustalarındandır. Kendisi, sevgili Yalçın Pekşen ağabeyin bir röportajında  “mizah yazarı sayılmasına” şöyle diyor: “Beni mizah yazarı sayıyorlar. Evet benim hikayelerimde gülümsenebilir bir şey var. İnce mizah. ‘İroni’ diyorlar ama dünyada zaten kural gibi bir şey. Dünyanın en karamsar insanları mizahçılar oluyor. Mizah insanı neşeli yapan bir şey değildir.”  Pekşen “Neden” diye sorduğunda Haldun Taner şöyle yanıt verir: “Galiba neşesini boşalttığı için, özel yaşamına kalmıyor belki…”  41 yıldır mizahı hem yazılı, hem de çizgili bir şekilde yapan, sürdüren bir mizah emekçisi olarak Taner ustanın bu saptamasına da katılıyorum. Mizah neşenin ötesinde içinde hüznü barındıran, hüzünle neşenin iç içe geçtiği çok daha derin bir anlatım aracıdır ve Haldun Taner bunun farkında olan az sayıdaki mizah ustasından biridir, anısına ve bıraktığı eserlere sevgiyle, saygıyla…

KAYNAK: BİRGÜN

Paylaşın:
Etiketler: » » » » » » » » »
#

SENDE YORUM YAZ