logo

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ ‘ZORDUR BU ÜLKEDE KADIN OLMAK’

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ ‘ZORDUR BU ÜLKEDE KADIN OLMAK’

8 Mart kapsamında Ataşehir MSKM’da Kadın ve Siyaset konulu söyleşiye katılan Gamze Akkuş İlgezdi, kadın erkek eşitliğinin Anadolu’da filizlendiğine işaret etti.

Recep Kenan/itvhaber.com

Başkanlık makamı yetkileri ile donatılmış bir Cumhurbaşkanlığı sisteminin oylanacağını iddia ettiği Anayasa Değişikliği Referandumu sürecine de değinen Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, yeni sistemde Cumhurbaşkanı’nın hükümeti kurduğunu, yürütmeyi sağladığı, yargıyı belirlediğini kaydederek; “Kendisi Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanları sizin seçtiğinizden değil dışarıdan seçiyor. Yani sizin iradenizi yok sayıyor” dedi.

“KAYIP KUŞAK” YARATILMAK İSTENİYOR

Söyleşinin son bölümündeki soru cevap bölümünde katılımcıların sorularını yanıtlayan CHP PM Üyesi, İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, 14 yılda, 13 kez eğitim sisteminin değiştirildiğini, bununla eğitim kalitesini düşürerek “kayıp Kuşak” yaratılmak istendiğini iddia ederek; “Uzmanlar dünyadaki sistemi incelerler. Bize uygun sistemi tespit ederler. Birkaç uygulama sonunda doğru eğitim sistemi bulunur, uygulanır. Bu bilinçli yapılan bir şey. Çünkü bir kayıp kuşak yaratılmaya çalışılıyor. Türkiye laik cumhuriyetten başka bir yere evirilmeye çalışılıyor. 14 senedir eğitim alan çocuklar, sistemsizlikten eğitimsiz duruma düşürülmüştür. Cahil bırakılmıştır. Cahil bırakılan toplum kolay yönetilir. Ama biz cahil bırakılmaya “Hayır” diyeceğiz” şeklindeki ifadelerini, “Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı silahtır” ünlü söylemi hatırlatarak tamamladı.

KADINLAR, TOPLUMSAL YAŞAMDA VE İŞ HAYATINDA ÖTEKİLEŞTİRİLİYOR

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, 8 Mart Dünya emekçi Kadınlar Günü kapsamında düzenlenen, Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan kadınların toplumsal yaşamda ve iş hayatında neden ve nasıl ötekileştirildiklerine değindiği “Kadın ve Siyaset” konulu söyleşide; Erkek egemen dilin siyaset arenasındaki gücü nereden geliyor? Kadınların parlamentodaki temsili neden az? Kadınların önüne konulan siyasi bariyerler neler? Kadınlar hangi yollarla temsil gücü kazanabilirler? Seçilmiş kadınlar siyaset mekanizmasında nasıl var olma mücadelesi veriyorlar? Sorularının yanıtlarını ararken; “Kadın, Siyaset ve Demokrasi” üçgeninde, cinsiyet eşitsizliğinin en güçlü olduğu alanlardan erkek egemen politikayı irdeledi.

Ataşehir Mustafa Saffet Kültür Merkesi (MSKM) Konferans Salonunda gerçekleşen söyleşide Umudu yeşertmek, Dayanışmayı örgütlemek, nefrete karşı sevgi tohumlarını filizlendirmek için bir arada olduklarını kaydeden CHP PM Üyesi, İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, “Yediden yetimşe bütün kadınların; Ezilmeye, Sömürülmeye, Hor görülmeye, Şiddete, Ötekileştirilmeye ve kimliksizleştirilmeye karşı sadece 8 Mart’larda değil, yaşamın aktığı her an, her saniye,  her yerde, hep birlikte var olduğumuzu, nefes aldığımızı ve yaşam hakkımız olduğunu vurgulamak için bugün yan yanayız” dedi.

KADIN ERKEK EŞİTLİK ANLAYIŞI ANADOLU’DA FİLİZLENDİ

Kısa bir tarihsel yolculukla, ilk çağlardan itibaren Anadolu’da kadın erkek eşitlik anlayışını filizlendiğine dikkat çeken Gamze Akkuş İlgezdi, kadınların Anadolu’daki tarihsel mücadelesine değindiği söyleşisinde, Cumhuriyetle birlikte kazanılan hakların altını çizerken, bu gün kadının toplumsal yaşamda, iş hayatında, politika sahnesinde dışlandığına vurgu yaptı.

ANADOLU UYGARLIKLARA KOL KANAT GERDİ

“Bilgeliğin, Bereketin, Samimiyetin, Dostluğun, İnancın ve Barışın simgesi olan Anadolu’nun, Uygarlıklara kol kanat gerdiği kadar, toprağına yabancılaşan, insanından uzaklaşan devletlerin ve kültürlerin çöküşlerine de ev sahipliği yapmıştır” diyerek söyleşisine devam eden İlgezdi; “Tutsaklık, geri kalmışlık, karanlığa teslim olmak asla bu toprakların kaderi olmamıştır, bugünden sonra da asla kaderi olmayacaktır. Anadolu binlerce yıldır ışık saçıyor, aydınlık yayıyor ve insan sevgisini yüceltiyorsa, bunu bu toprakların kadınlarına borçludur” diye konuştu.

KADIN ERKEK EŞİTSİZLİĞİ “İNSANOĞLU” KAVRAMIYLA BAŞLAR

“En önemlisi canımızı yakan kadına yönelik şiddetin acımasız boyutlarına şahit olmamız” diye konuşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi Üyesi ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, söyleşide gündeme taşıdığı konuların satır başları şöyle:

Kadın erkek arasındaki eşitsizlik daha yolun başında insanoğlu kavramıyla başlamıştır. Çünkü oğul deyince erkek geliyor aklımıza… Tüm insanları tanımlarken “İnsanoğlu” demek kulağa güzel geliyor da, “insan kızı” denildiğinde bir karşılığı olmuyor. Çünkü güç kavramı, erkeğe tanımlı… Binlerce yıldır toplumları yöneten, yasa koyan, dini yorumlayan, eğitimi ve ekonomiyi denetleyen hep erkekler olarak kabul edilmiştir. Eşitsizlik işte bu noktada; fiziksel gücün zaman içerisinde toplumsal yapılara egemen olmasında, yaşamı şekillendirmesinde ve dönüştürmesinde kendisini göstermiştir.

KADIN ANADOLU’DA TOPRAK – ANA

Erkek baskısının kendisini hissettirdiği o ilk çağlarda bile, kadının sesi gelmiştir Anadolu topraklarından. Kadın; Anadolu’da toprak ile özdeşleştirilip toprak-ana olmuştur. Bereket ve bolluk buradan doğmuştur. Dolayısıyla kadın erkek eşitliğinin ilk temeli de burada atılmıştır.

ANADOLU’DA TOPLUM ANAERKİL

Topraktan geldiğimiz ve yine toprağa döneceğimiz bir ömür yaşıyoruz. Bu yüzden binlerce yıl önce Anadolu’da toprağın bereketini, kadınla özdeşleştirenler, kadını bütün varlıkların yaratıcı gücü olarak görmüşlerdir. İşte bu inanç doğrultusunda, Anadolu’da anaerkil bir toplum o dönemlerde oluşmuştur.

Dolayısıyla eski Türk toplumlarında kadınların; Siyasi, Hukuki ve askeri alanlarda en geniş şekilde temsil edilmesi bu yüzdendir. Tarihte “Devlet Başkanlığı” yapan ilk kadınların; Raziye Sultan ve Türkan Hatun olması da bu bakımdan tesadüf değildir.

TARİHİMİZDE, KADININ TOPLUM İÇİNDE ÖNEMLİ ROLÜ OLDU

Selçuklular döneminde; kadınların erkeklerle birlikte savaşlara katıldıklarını, Türk kadınlarının diğer Müslüman devletlerdeki kadınlara oranla erkeklerle eşit haklara sahip olduklarını bugün bile okuyabiliyoruz. Osmanlı imparatorluğunun kuruluş, yükselme ve hatta duraklama dönemlerinde bile kadının, toplum içinde önemli rol oynadığını ve ötekileştirilmediğini biliyoruz.

ATATÜRK DEVRİMLERİYLE “KADIN” YURTTAŞ KABUL EDİLDİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılını izleyen ilk on yılda Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimler, tarihe Anadolu aydınlanması olarak geçmiştir. Türk toplumunun yeniden yapılanmasını sağlayan bu devrimler, büyük bir toplumsal değişimi gerçekleştirirken, kadının yurttaş olarak kabul edilmesini de sağlamıştır. 1926 yılında Medeni Kanunun kabulü ve 1934’de kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi kadınların Cumhuriyet’in kuruluş döneminde elde ettiği en önemli kazanımlardır.

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA ÖĞRETMENLER KADIN

1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim laikleştirilmiş kız ve erkek öğrencilerin eğitim haklarının eşit olduğu kanıtlanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında okullardaki öğretmenlerin büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu. Kadının toplumdaki rolünün önemini vurgular nitelikteki bu adımları bir cümle ile özetlemek gerekirse, Cumhuriyetin ilk 10 senesinde, geleceğin “Yeni- Çağdaş Türkiye Kadın” kimliğini oluşturulmuştur.

YENİ-ÇAĞDAŞ TÜRKİYE KADINI KİMLİĞİ

Yeni-Çağdaş Türkiye Kadını kimliğinden kastedilen; değerlerine yabancılaşmamış, kendini her alanda yetiştirmiş, rekabetçi ve çağın gereklerini özümsemiş, erkeklerle her alanda eşit mücadele edebilecek bir Türk kadınıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle, Medeni Kanun’un kabulü ile Türk kadını,  “birçok esas haklarına, en ileri medeniyet seviyesinde ulaşmıştır.” Öncelikle aile hukuku yönünden “kadın kimliğini” bu kanunla kazanmıştır. Sosyal hayatta eğitim yoluyla oluşturulan kadın bilinci böylece pekiştirilmiştir.

1950’DEN İTİBAREN KADIN SOSYAL VE SİYASAL HAYATTAN DIŞLANDI

Özellikle 1950’den itibaren, kadının sosyal ve siyasal hayattan planlı bir şekilde, yine soyutlandığını gördük. Ne yazık ki bugün kadının siyasetteki yerini, siyasal katılımdaki rolünü, sosyal konumunu ve eşit eğitim ve istihdam olanaklarına ulaşabilmesini hala tartışıyoruz. Bugün Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan biz kadınlar, toplumsal yaşamdan ve iş hayatından dışlanıyorsak, sorumluluğu öncelikle siyaset kurumunda aramalıyız!

TÜRKİYE “SİYASETTE KADIN ORANIYLA” DÜNYA İKİNCİSİYDİ

1934 yılında ülkemizde kadına verilen seçme ve seçilme hakkıyla, Dünya ve özellikle Avrupa ülkelerine göre çok ilerideydik. Cumhuriyetin ilk 10 yılında, yapılan devrimlerle, Meclis’te kadınların 18 vekille temsili sağlamıştır.  Bu oran yüzde 4,6’ya denk gelir ki, o dönemde tüm Avrupa ülkelerinden önde olmamızı da sağlamıştır. Bu rakamla Türkiye “siyasette kadın oranıyla”, İsveç’in ardından Dünya ikincisi olmuştur. Bu rakam o günün şartları düşünüldüğünde çok önemli! Bu ivme dünden bugüne sürdürülebilmiş olsaydı, yüzde 20, yüzde 30 kotalarına da gerek kalmayacaktı.

ERKEK “GÜÇLÜ – AKILLI – YÖNETEN”, KADIN “GÜÇSÜZ, YÖNETİLEN”

Ne yazık ki erkek egemen bu sistemde; Erkek “güçlü – akıllı – yöneten”, Kadın “güçsüz, duygusal – korunması gereken – yönetilen”  olarak tasnif ediliyor.

Dolayısıyla bu zihniyet, kadınların siyasete katılmasında önlerindeki en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor. Çok partili siyasete geçildiği 1950’li yıllardan sonra kadın haklarında, temsilde gerileme görülüyor. Kadınlar, 7 Haziran seçimiyle birlikte Türkiye tarihindeki en yüksek oranda temsil hakkını kazanmışlar. Bu yüzde 17,6 oranında milletvekiline tekabül ediyor. Ama erken seçimde, 1 Kasım seçimlerinde bu oran tekrar gerileyerek,  yüzde 14,7’ye düşmüş. Şu anda Meclis’te 81 kadın milletvekili görev yapıyor. 94 yıllık Cumhuriyet tarihimiz boyunca, çok acı ki, henüz bir kadın cumhurbaşkanımız olmadı. İlk ve tek kadın başbakan olarak sayın Tansu Çiller var. O da artık aktif siyasette değil.

TÜRKİYE’DE YEREL YÖNETİMLERDE KADININ ADI YOK

30 büyükşehir belediyesi başkanının 27’si erkek, 2093 il, ilçe ve belde belediye başkanının %99,1’i erkek, 32392 belediye meclisi üyesinin ise sadece %4,5’i kadın. Yani 1.471’i! Kalan yüzde 95’i erkek! Bu sayılar göstermektedir ki, Türkiye’de yerel yönetimlerde de kadının adı yok! Muhtarlar Konfederasyonu verilerine göre; Türkiye’de 31 bin 912’i mahalle, 18 bin 337’si köy olmak toplam 50 bin 249 muhtar bulunuyor. Sadece 636 kadın muhtar görev yapıyor.

39 MİLYON KADINDAN 2 MİLYON 625 BİNİ OKUMA-YAZMA BİLMİYOR

39 milyon kadınımızın; 2 milyon 625 bini okuma-yazma bilmiyor. 25 yaş üstü kadın nüfusu: 18 milyon. Bunun yaklaşık 14 milyonu en çok ilkokulu bitirmiş. 25 yaş üstü Üniversite eğitimli kadın nüfusu sadece 1 milyon 300 bin. Düşünün 25 yaş üstü 18 milyon kadın var ve sadece 1 milyon 300 bini üniversite okumuş durumda.

İKİ BAKANLIKTAN ŞİDDET SORUSUNA FARKLI CEVAP

İçişleri Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına “Türkiye’de şiddete uğrayan kadınlara ilişkin” aynı soruları sordum. İki Bakanlıktan aynı sorulara farklı cevaplar geldi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı; 14 bin 332 koruma kararı verildiğini, İçişleri Bakanlığı ise 54 bin 484 koruma kararı verildiğini açıkladı. Yani arada akıbeti meçhul 40 bin kadın var! İşte böyle bir ortamda anayasa değişikliğine gidiyoruz.

BİZLER BU KADİM TOPRAKLARIN KARDELENLERİYİZ

Bizler bu kadim toprakların kardelenleriyiz. Bir evlat çığlığına düşünmeden kendini feda eden analarız. Soma’da kömür karası yüzlerde bir umut arayan, Galatasaray meydanında evlat yolu gözleyen, Diyarbakır’da, Ankara’da, Suruç’ta, Edirne’de, Çanakkale’de, Türkiye’nin her yerinde evlatlarını soğuk toprağa yatıran anneleriz.

TECAVÜZÜN SAYGINI, CİNAYETİN İYİ HALİ OLMAZ

Şehit haberi geldiğinde ateşi kendi evimizde hisseden anneleriz. Rize’de, Artvin’de, termik santrale, talana karşı kendini siper eden kadınlarız. “Tecavüzün saygını, cinayetin iyi hali olmaz” diyerek, adliye adliye, mahkeme mahkeme hakkını arayan anneleriz bizler.

Özgecan’ın, Duygu’nun, Songül’ün, Şükran’ın, Nesibe’nin, Güler’in, Pembe’nin, Aliye’nin, Bahar’ın, Nurcan’ın, Türkan’ın Nesrin’in, Nurhayat’ın, Münevver’in, Behice’nin, Hamiyet’in, Elif’in, Kübra’nın, Hatice’nin, Adalet’in ve Güldünya’nın anneleriyiz bizler.

ZORDUR BU ÜLKEDE KADIN OLMAK

”Nefes alıyorsak umut var demektir,” derler ya, bu ülkede kadınsak ve tüm kötülüklere rağmen hala nefes alabiliyorsak, mücadele edeceğimiz daha çok yolumuz olduğu içindir. Bugün burada umudumuz yeniden filizlenecek. Burada kadınlarımız için özgür, eşit ve yaşanacak bir Türkiye mücadelesinin meyveleri yeşerecek.

YOK EDİN İNSANIN İNSANA KULLUĞUNU

Anımsayın, Gezi sürecinde “mesele ağaç değil iktidar” demişlerdi. Oysaki mesele tam da bir ağaçtı. Ağaçlar kadar bağımsız ve ağaçlar kadar katledilen yaşam hakkımızdı. İktidarın yaşam alanımıza orantısız müdahalesiydi. Dün olduğu gibi yarın da mücadelemizi yükselteceğiz. Onun içindir ki bugün gür bir sesle,“Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine” diyoruz. “Yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim….”

Paylaşın:
Etiketler: » » » » » » » » »
#

SENDE YORUM YAZ