logo

Altın pencereli ev…


Hülya Sezgin
hulyasezgin@hotmail.com

Nerede ise dört aydır Mordoğan’da yazlıktayız. Evet pandemi süreci hepimiz için sıkıntılı. Ancak ben elimdeki verilerimle onu fazla bunalmadan, sıkılmadan atlatmaya çalışıyorum.

Bunun için bu güne kadar ne mi yaptım? Bol bol kitap okudum. Pek kalabalık olmayan bir koyda denize girdim, güneşlendim. Olmazsa olmazım resim yaptım. Öyle böyle değil, en az on tablo bitirdim. Hatta ikisini korona kahramanlarına bağışladım. Yapılan organizasyonla satıştan elde edilecek gelir koronada hayatını kaybetmiş sağlık çalışanlarının çocuklarına burs olacak. Arada bir tembellik etsem de her sabah erkenden kalkıp yürüdüm…

Bu sabah yine tembellik etmek istedi canım ama “Yürümelisin Hülya!.. Tembellik yok!.. Sağlık kumbaranı doldurman gerek!..” diye kendimi bir güzel payladım!…

Güneş altın ışıklarını saça saça, nazlı nazlı doğmakta… Tatlı bir sabah serinliği ile hafif bir rüzgar esiyor… Çoban Nazlı koyunlarını otlatıyor. Kargalar görevlerini tamamlamış çam ağaçlarının dallarında pinekleyen ağustos böceklerini teker teker toplayıp karnını doyuruyor. Doğa döngüsünü tamamlıyor, ben yürüyorum…

Uzak tepelerdeki evlerin pencereleri ışıl ışıl parlıyor ve bana çocukluğumda okuduğum bir öyküyü anımsatıyor.

“Köyün birinde bir küçük çoban koyunlarını otlatırken her gün karşı tepedeki evin  pencerelerinin altın saçtığını görüyor ve kendi evleri niye öyle altın pencereli değil diye hüzünleniyor…

“Neden bizim evimizde altın pencereli değil, neden biz de onlar gibi zengin değiliz?” diye dertleniyor. Sonunda bir gün dayanamıyor ve altın pencereli evi görmeye karar veriyor. Sabah erken kalkıyor ve çıkıyor yola. Koşa koşa o tepeye varıyor ve evi buluyor. Büyük bir merakla pencerelerine koşuyor. Fakat o da ne? Pencereler toz, kir ve çamur içinde…  Şaşırıyor. Bu ev değil miydi yoksa diye sağa sola bakınıyor… Başka ev yok…  O an anlıyor ki sabah güneş ışıklarının vurmasıyla öyle altın gibi parlıyor. Dönüp kendi evlerine bakıyor, kendi evlerinin pencereleri de bu yandan altın gibi parlıyor…”

Bu öykü beni çok etkilemişti ve yıllardır da unutmadım. Uzaktan ışıltılı gördüğümüz pek çok yaşam sandığımız kadar parıltılı değil yani… Zannetmeyelim ki başkalarının hayatı bizimkinden çok daha sorunsuz, çok daha güzel. Zenginlik-para- mal- mülk hiç de öyle mutluluk getirmiyor.

Sakıp Sabancı’ya bir söyleşisinde demişler ki “Bunca zenginliğiniz var. Herhalde mutlu bir insan olmalısınız?” Verdiği iç acıtan yanıt demek istediğimi çok  güzel anlatıyor. Diyordu ki:

“Fabrikalar yaptım, evler yaptım amma çocuğumun ayağına bir çift ayakkabı alıp yürütemedim. En büyük zenginlik sağlıktır. Geç de olsa düşüncemi anlayacaksın ey insanoğlu!..” Çünkü oğlu Metin spastik engelli idi…

Dünya bir denge üzerine kurulmuş. Çin felsefesinde Yin-Yang konusu vardır ya hani. “Yin” gölgeli veya karanlık taraf anlamına gelirken “Yang” güneşli ve aydınlık taraf demekmiş. Yin-Yang ise karanlık-aydınlık, negatif-pozitif gibi anlamlara geliyormuş. Bu ikilik ile birbirinden tamamen zıt şeylerin birbirini nasıl tamamladığı ve dünya üzerinde birbirinden 180 derece zıt şeylerin aslında birbiriyle nasıl bağlantılı olduğu anlatılmak isteniyormuş. Temsili resimlerinde de bir daire içinde iki yavru yunus benzeri  iyilik beyazla, kötülük siyahla temsil edilmiş olmakla birlikte; siyahın içinde bir beyaz nokta, beyazın içindeki bir siyah nokta da hiçbir şeyin tam iyi ya da kötü olmadığını anlatmaktaymış…

En iyisi başkalarının hayatına özenmek yerine kendi değerlerimizin farkına varmak ve keyfini sürmek gerek diye düşünüyorum. Bunu şu korona günlerinde daha iyi anladık sanırım… Elimizde olan, farkına varmadığımız pek çok şeyin kıymetini yokluğunda anlamadık mı?

O  yüzden fazla kurcalamayın hayatı…

Huzur varsa evinizde, umut varsa yüreğinizde, sağlığınız da yerindeyse… Yaşayın gitsin işte!

Paylaşın:
Etiketler: » » » » » »
Share
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Yüksek Seçim Kurulu Ataşehir’de Başkanlık İçin Yarışacak Adayları Açıkladı

    06 Mart 2024 Ataşehir, Ataşehir Belediyesi, Gündem, Köşe Yazıları, Manşet, Siyaset, Son Dakika, Üst Manşet

    Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak olan Yerel Seçimlerde Ataşehir Belediye Başkan adaylığı başvurusu kabul edilen isimleri açıkladı. Recep Kenan / itvhaber.com 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde Ataşehir Belediye Başkan adaylığı başvurusu yapanlardan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından adaylığı kabul edilen isimleri açıkladı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yapılan açıklamada, 31 Mart yerel seçimleri Ataşehir Belediye Başkan adaylığı kesinleşen isimler ilan edildi. ATAŞEHİR’DE 1 BAĞIMSIZ 19 ADAY SANDIK Y...
  • ‘CHP İstanbul İlçe Başkan Adayları Netleşiyor’ mu?

    17 Aralık 2023 Köşe Yazıları

    Önceki gün toplanan CHP Parti Meclisi (PM) toplantısında belirlenen 4 Büyükşehir Başkan adayı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı da açıklandı. Recep Kenan / itvhaber.com CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel tarafından CHP Parti Meclisi (PM) toplantısının ardından yapılan açıklamada, 4’ü Büyükşehir, 6 il ile birlikte 227 seçim bölgesinin belediye başkan adayının belirlendiği kaydedildi. CHP’nin 31 Mart 2024 yerel seçimleri belediye başkan adaylarının bir bölümünün ay sonuna kadar, kalan adaylıkların ise; anket, eğilim yoklaması ya ...
  • SEN ÖLMEDİN Kİ!

    09 Kasım 2023 Köşe Yazıları

    Yıl bin dokuz yüz otuz sekiz. Kasım’ın onu. Hatta saat dokuzu beş geçiyor. Dolmabahçe’deve ülkede matem havası. Bedenen bitmiş bir yaşam süreci ama fikren bitmemiş ve hiç tebitmeyecek bir zaman süreci. Çünkü, bir söylevinde şöyle diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk;“Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebetyaşayacaktır.” Başka bir söylevinde de “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demekdeğildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.” İşte bu söylevlerine ...
  • YÜZÜNCÜ YILINDA CUMHURİYET

    28 Ekim 2023 Köşe Yazıları

    Yıl bin dokuz yüz yirmi üç hem de yirmi dokuz ekim. Hatta bir gün öncesi, yirmi sekiz ekimde. Gazi Mustafa Kemal devleti yönetecek kadrolarıyla meclis kürsüsünde “Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” Tüm meclis olağanüstü bir refleksle alkış tufanına boğulur. Neden mi? Tabi ki, yıllar süren esaret. Özgürlüğe susamışlık. Tek adamlık ve işgalden kurtulmak. Demokrasiye geçmek. Halkın egemenliği. Ve nihayet 29 Ekim’de Cumhuriyet ilan ediliyor.  Demokrasiye geçiliyor. Tek adamlıktan kurtulunuyor. Halkın iktidarı gerç...