logo

YİTİRDİĞİMİZ DEĞERLER VE BOZULAN TOPLUM


Yaşar Geler
yasargeler@hotmail.com

Türk toplumu asil ve değerli bir halk toplumudur. Geçmişine baktığımız zaman çok önemli değerler yetiştirmiş, özellikle de ahlaki değerleri yüksek bir toplum olarak bilinir. Bence de hala önemli bir bölümünün aynı şekilde olduğunu düşünüyorum. Ancak, zaman öyle aleyhimize işliyor ki ve öyle farklı durumlarla karşı karşıya kalıyoruz ki ‘’acaba bu etik ve ahlaki değerleri yüksek toplum nereye gidiyor?’’ diye de düşünmeden edemiyoruz.   

Bunları da nereden çıkardın, diye sorabilirsiniz. Bu sorunuzu şöyle yanıtlayabilirim: Hayatımızın önemli bir bölümünde yer alan TV’ler, cep telefonları, tabletler, radyo kanalları, sinema filmleri, tiyatro gösterileri, sokak kavgaları, emniyet verileri, hırsızlık- yolsuzluk haberleri, adalet arayışları, hak-hukuk mücadeleleri, ailevi sorunlar, boşanmalar, ayrışmalar, bölünmeler, ötekileştirmeler… Diye uzayıp giden onca konudan anlayabiliyorum.      

TV’lerdeki akşam ve diğer saat haberlerini dinliyoruz, siyaset tartışmaları neredeyse hep haksızlık, yolsuzluk vb. sorunlar üzerinden yürüyor. Her dakika bir adi hırsızlık vakası, emniyet verilerinden şiddet, yaralama, gasp vb. olay haberleri. TV’lerde işlenen dizi konularının yüzde sekseni şiddete dayalı, savaş, silah, kan, kıyım temalı oyun sahneleri. Cep telefonlarına yüklenen ve yine şiddete dayalı çocuk oyunları gibi konular. Tabletlerde özellik olarak ve sonradan yüklenebilen savaş ve şiddet oyunları. Radyo yayınlarında da yine onlara benzer durumlar. Sinema filmlerinin neredeyse yüzde doksanı yine şiddete dayalı sahneler içeren sahneler. Tiyatro gösterilerinde de bunlara benzer oyun sahneleri. Sokaklar neredeyse her anı şiddete dayalı bir yere dönmüş durumda. Hemen her an bir yerden gelen hırsızlık haberleri, soygun ve gasp durumları. Adaletin olmadığından kuşku duyan toplumsal hareketler. Kamu kurumlarında, özellikle de belediyelerden gelen yolsuzluk haberleri. Nerdeyse toplumun ve özellikle de yeni çiftler arasındaki boşanma olayları. Toplumsal kutuplaşmalar, ötekileştirilen toplum yapısı. Siyasetin acımasız yüzünün kavgaları. İşte tam da bunu açıklamanın yolu toplumsal bozulmanın oluşmasıdır.     

Özellikle çocuklara şiddet ve taciz olaylarının gırtlağa kadar çıkmış olması. Kadına şiddetin diz boyunu geçmesi, öldürülen ve şiddet gören kadınların savunmasız kalmaları. Elinde ya da arkasında devlet gücünü bulundurduğunu düşünerek toplumun bir kısmının bastırılmış olması da toplumsal değer yitiminin bir göstergesidir. Ahlaksal bir çöküntü, etik değerlerin kaybolması insanları toplumdan uzaklaştırarak ötekileşmesine gerekçe oluşturmaktadır.     

Özellikle geri kalmış yörelerde, gelişmede gecikmeli bölgelerde aşiret kavgaları, yer davaları, kan davaları o toplumun ruh sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Hatta son zamanlarda daha çok yükselen mezhepçilik, tarikatçılık ve daha alt ve dar gruplar eliyle toplumun dengesini iyiden iyiye bozmaktadır.     

Daha neler neler? Mesela, özellikle dizilerde ve sinema filmlerinde işlenen ailevi konularda özellikle çift ya da daha fazla kişinin yaşadığı karmaşık aşk ve seks ilişkilerinin işlenmesi ve bunu toplumun zamanının en uygun anına denk getirilerek izlettirilmesi. Tartışma programlarında dahi neredeyse programların birçoğunda yolsuzluk konularının işlenmesi de tesadüf olmasa gerek.     Ailevi sorunlarımız bile toplumun bozulduğuna işaret ediyor. Aile içi ilişkilerde bile eşler arasındaki zorluklar, çocuklarımızın sorunlarının çözümünde yetersiz ve kayıtsız kalınmışlıklar da bunu gösteriyor. Özellikle ailelere sonradan dahil olan bireylerin aile kavramından uzak kalmış olmaları ve aileleri sahiplenmemesi, ahlaksal bir toplum sorunu olmak durumundadır. Yakın çevrenden gördüğün olumsuz davranışların bile toplumun yapısının bozulduğuna bir işaret olarak algılanması gerektiğine işarettir.     

Sonucuna baktığımızda gerçekten çürümeye yüz tutmuş, bozuntuya uğramış, ahlak değerlerini yitirmiş bir toplum olma yolunda hızla ilerliyor gibi duruyoruz. Ancak, tek güvencemizin de köklü bir değerler geçmişine sahip bir toplumdan geliyor olduğumuzdur. Fakat toplum olarak bir an önce silkinmemiz ve kendimize gelmekle beraber; gerçek değerlerine kavuşmuş bir topluma dönüş sağlamakla amacımıza ulaşmış olacağız. Özellikle de TV ve internet kanallarındaki olumsuz yayınların kontrol altına alınması gerekmektedir diye düşünüyorum.     Kaybetmeye yüz tutmuş bu güzel değerlerimizi geri kazanmanın zamanı gelmiş te geçiyor bile. Toplumsal bir silkinme yapıp öz benliğimizi kazanma zamanıdır. Bunu da iyi bir eğitimle mümkün kılabiliriz.

Yaşar GELER

Paylaşın:
Etiketler: » »
Share
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Yüksek Seçim Kurulu Ataşehir’de Başkanlık İçin Yarışacak Adayları Açıkladı

    06 Mart 2024 Ataşehir, Ataşehir Belediyesi, Gündem, Köşe Yazıları, Manşet, Siyaset, Son Dakika, Üst Manşet

    Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak olan Yerel Seçimlerde Ataşehir Belediye Başkan adaylığı başvurusu kabul edilen isimleri açıkladı. Recep Kenan / itvhaber.com 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde Ataşehir Belediye Başkan adaylığı başvurusu yapanlardan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından adaylığı kabul edilen isimleri açıkladı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yapılan açıklamada, 31 Mart yerel seçimleri Ataşehir Belediye Başkan adaylığı kesinleşen isimler ilan edildi. ATAŞEHİR’DE 1 BAĞIMSIZ 19 ADAY SANDIK Y...
  • ‘CHP İstanbul İlçe Başkan Adayları Netleşiyor’ mu?

    17 Aralık 2023 Köşe Yazıları

    Önceki gün toplanan CHP Parti Meclisi (PM) toplantısında belirlenen 4 Büyükşehir Başkan adayı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı da açıklandı. Recep Kenan / itvhaber.com CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel tarafından CHP Parti Meclisi (PM) toplantısının ardından yapılan açıklamada, 4’ü Büyükşehir, 6 il ile birlikte 227 seçim bölgesinin belediye başkan adayının belirlendiği kaydedildi. CHP’nin 31 Mart 2024 yerel seçimleri belediye başkan adaylarının bir bölümünün ay sonuna kadar, kalan adaylıkların ise; anket, eğilim yoklaması ya ...
  • SEN ÖLMEDİN Kİ!

    09 Kasım 2023 Köşe Yazıları

    Yıl bin dokuz yüz otuz sekiz. Kasım’ın onu. Hatta saat dokuzu beş geçiyor. Dolmabahçe’deve ülkede matem havası. Bedenen bitmiş bir yaşam süreci ama fikren bitmemiş ve hiç tebitmeyecek bir zaman süreci. Çünkü, bir söylevinde şöyle diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk;“Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebetyaşayacaktır.” Başka bir söylevinde de “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demekdeğildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.” İşte bu söylevlerine ...
  • YÜZÜNCÜ YILINDA CUMHURİYET

    28 Ekim 2023 Köşe Yazıları

    Yıl bin dokuz yüz yirmi üç hem de yirmi dokuz ekim. Hatta bir gün öncesi, yirmi sekiz ekimde. Gazi Mustafa Kemal devleti yönetecek kadrolarıyla meclis kürsüsünde “Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” Tüm meclis olağanüstü bir refleksle alkış tufanına boğulur. Neden mi? Tabi ki, yıllar süren esaret. Özgürlüğe susamışlık. Tek adamlık ve işgalden kurtulmak. Demokrasiye geçmek. Halkın egemenliği. Ve nihayet 29 Ekim’de Cumhuriyet ilan ediliyor.  Demokrasiye geçiliyor. Tek adamlıktan kurtulunuyor. Halkın iktidarı gerç...