logo

UĞUR’SUZ 29 YIL ….


Coşkun Özdemir
prof.coskunozdemir@gmail.com

29  yıldan beri omuz başımızda boşluğunu duyduğumuz yurtseverliğin simgesi o yiğit adamı Uğur Mumcu’yu bugünkü ortamda ne kadar çok anıyor, ne kadar çok arıyoruz.

Bir Pazar sabahıydı

  Ankara kar altında

   Zemheri ayazıydı

   Yaz güneşi koynunda

    Ucuz can pazarıydı

    Kalemim düştü kana

    Zalimler pusudaydı

    Bedenin param parça

    Çevirdim anahtarı

    Apansız bir ölüme

    Şarapnel parçaları

    Saplandı ciğerime

    Ucuz can pazarıydı

    Kan doldu gözlerime

    İsimsiz korkuları

    Katmadım yüreğime

    Bembeyaz doğruları

   Yaşadım ölümüne

   Uğurlar olsun

   Uğurlar olsun

   Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun

   Bir keskin kalem bir kırık gözlük

   Yürekli yiğitler hatıran olsun

  ALİ ÇINAR

 Sevgili Uğur,  sen canımız ciğerimiz her şeyimizdin. Eşsiz benzersiz bir devrimci, örnek bir yurtseverdin. Karşı devrimin adımlarını kaygılar içinde izlerken sen en büyük umudumuz ve tesellimiz oldun. Ama ne çare her geçen yıl sana duyduğumuz özlemi ve ihtiyacı kat be kat arttırıyor.. Bu yazıyı hazırladığım günlerde cumhuriyet gazetesi başlığında Anayasa mahkemesi “LAİK SİSTEM DİYANETTEN KORUNMALI” diyor haberi vardı. Evet ‘SMS ve fax ile boşama yapabilirsiniz. Nişanlılar el ele tutuşması günahtır’ diyen bayramlarımızda Atatürk adını anmayan bir diyanete sahibiz..

Aslında laikliği AKP iktidarından, üniversite rektörlerinden, maarif müdürlerinden, bazı öğretmenlerimizden, el zinası göz zinasından sakınan hakimlerimiz ve  generallerimizden hatta muhalefetten de korumamız gerektiğini anladık… Bir de saray sofrasında oturup “Yunan kazansaydı iyi olurdu, saltanat  hilafet devam ederdi diyen tarihçiyi hatırlatıp bu bahse ara vereyim..

Şöyle bir geriye bakınca Nazım’ı 13 yıl hapiste tutan, Sabahattin Ali’yi sınırda öldürten, Muammer Aksoy’a, Cavir Orhan Tütengil’e, Ahmet Taner Kışlalı’ya, Abdi İpekçi’ye, Bahriye Üçok, Hrant Dink’e kıyan bir millet, ne hazin ne acıklı değil mi? Atatürk’ün kurduğu gençliğe emanet ettiği laik Türkiye cumhuriyetini yıpratmak hatta yok etmek için iş  birliği yapanlar var içimizde…Daha 40’larda halkın gelişmesi iyi bir eğitim görmesi, bilinçlenmesi ve yurdunu sevmeyi öğrenmesinin önünü kestiler çok iyi bildiğin şeyler kuşkusuz. Bu darbelerin en büyüğü idi…

29  yıldan beri omuz başımızda boşluğunu duyduğumuz yurtseverliğin simgesi o yiğit adamı bugünkü ortamda ne kadar çok anıyor, ne kadar çok arıyoruz. Ona ne kadar muhtacız. Evet, yıllardır ülkemin Atatürk’ten, aydınlanmadan çağdaşlıktan  uzaklaşarak cumhuriyet karşıtı bir iktidarın ve  dış güçlerin güdümünde bir karanlığa doğru, dinci bir  toplum yapısına doğru sürüklenişine tanıklık ederken, Uğur Mumcu‘yu hatırlamamak  olabilir mi? Vurgunları, soygunları, yolsuzlukları, Deniz Fenerini , cübbeliyi, yukarıda andığım tarihçiyi dinci bir yapılanmanın kararlı adımlarını izledikçe, hep Uğur’u anmak geliyor içimizden. Yıllardır aydın yaftalı, AKP’ye demokrasi misyonu biçen, soldan dönme, emperyalizmi lügatlarından çıkarmış, sahtenin sahtesi sözde bir ileri demokrasiyi alkışlayan, son yıllarda çok geç kalmış  dönüşler sergileyen liberalleri okuyup dinledikçe, yine  Uğur’u ne çok özledik..

Türkiye’de  sosyal devletin, laikliğin, bağımsızlığın kökünü kazıyanların güç kazandığını görüp yaşadıkça, Uğur vardı gözümüzün önünde.. Töre cinayetler, kadın cinayetleri ile birbiri ardı sıra  yitirdiğimiz gencecik, günahsız genç kızlarımızın acısı yüreğimizi dağlarken ve  bunlara eklenen yıllardır süregelen terrörle yitirdiğimiz gencecik insanların onulmaz acısını  yaşarken her açıdan ülkenin ortaçağa sürüklenişinin orduya kurulan kumpasın  tanıkları olurken  keşke, Uğur bizimle olsaydı diye düşünüyoruz. Yakın dostlarımız sevgili İlhan Selçuk,  Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ardından cumhuriyet ve sözcü  yazarları ile birlikte  yüzden fazla gazetecinin sudan sebeplerle ve gazetecilik faaliyetleri nedeni ile  tutuklandığı  yıllarca hapiste tutulduğu , emekli generallerin, profesörlerin, sabah karanlığında bir baskınla ve hoyratça gözaltına alındığı, yaşam mücadelesi veren sevgili  Türkan Saylan’ın evine polis baskını yapıldığı uğursuz günlerde hep, Uğur’u hatırladık.

Yıllardır masum protesto ve gösterilerde yerlerde sürüklenen ve coplanan genç çocuklarımıza, o tertemiz gezi çocuklarına reva görülen şiddeti  izledikçe yaşasaydı. Uğur’un, bu zulmün bu haksızlıkların nasıl üzerine gideceğini geçiriyoruz aklımızdan. Yıllar önce  Cumhuriyetten, bağımsızlıktan, aydınlanmadan, laik, soysal hukuk devletinden yana Atatürk’ün akıl ve bilim mirasını, özümsemiş milyonların gerçekleştirdiği o görkemli cumhuriyet  mitinglerine  katılanları, destek verenleri, darbe yandaşları olarak suçlayanlar aklımıza herkesten çok  Uğur’u getirmişti.. İki cumhuriyet laiklik karşıtı, örgütün Akp ve  Fetullahçıların suç ortaklığını izleyen  kapışmalarını  kimbilir  nasıl ele alacak nasıl irdeleyecekti.  Sağ olsaydı ne büyük bir heyecanla o yürek soğutucu yazılarını okuyacaktık. Bahçeli’nin AKP yandaşlığını kimbilir nasıl anlatacak ve yorumlayacaktı? Birkaç yıl önce Küba’da bir süre kalıp orada 50 yıldan beri ambargo altındaki bu ülkede kapitalizme ve emperyalizme karşı nasıl  bir direnç oluşturulduğuna yakından tanık olduğumda, yine bu bağımsızlık savaşçısı antiemperyalist büyük gazeteci, büyük yurtsever Uğur Mumcu ile birlikte  Küba’nın efsanevi  lideri  Fidel  Castro’nun” sizin Atatürk’ünüz var, başka bir lider aramaya ihtiyacınız yok” deyişini hatırladım. Onunla paylaşmak istedim duygularımı. Emperyalizmin oyunlarına alet olan, ülke yöneticilerinin aymazlığında, ırkçılığa, dinciliğe ilkelliğe sürüklenen yurdumun ve halkımın zavallılığını Ergenekon ve Balyoz adlı  sahte  davaları, 15 temmuz hain ve cahillerin  darbe girişiminde  yitirdiklerimizi daha nice değerlerimizi andıkça sağduyu ve vicdan sahibi halkımla birlikte  utanç duyuyorum..

Uğur 70’li yıllarda Türkiye’nin gençleri sağ ve sol kamplara ayrılarak birbirlerini öldürürken, bu çatışmada kullanılan silahların Bulgaristan yolu ile aynı kaynaklardan geldiğini ve  iki tarafa servis yapıldığını ispatlıyordu. Ayakları yere basmayan gerçekleri göremeyen sözde sosyalist bir grup, onu sosyalist bir ülkeyi karalamakla suçluyordu. O ise benzersiz bir çaba ve çalışkanlıkla teröristlerle, silah ve uyuşturucu madde kaçakçıları ile siyaset, ticaret, tarikat üçgeni ile  mücadele veriyordu.

Hayatta olsa idi bizim gibi onun ardından Türkiye’nin ne kadar çok dönek, iki yüzlü, çıkarcı, riyakar, işbirlikçi, fikir ve düşünce fahişesi , beyninin ışığını satışa çıkaran insan  yetiştirdiğine tanıklık edecek, mücadele alanını genişletmek zorunda kalacaktı. Gözleri ile birlikte  vicdanlarını da gerçeklere kapatarak hukuksuzluk, adaletsizlik ve zulüm üreten bir sahte demokrasiyi  alkışlayan sahte solculara karşı da en anlamlı mücadeleyi o verecekti.

Hiç bir zaman, hiç bir yerde eksik olmayan yurt ve insanlık düşmanları, onun vücudunu 29  yıl önce yok ettiler. Milletimiz adına ne utanç verici olaylar yaşadık. Şimdi o yürekli, o yiğit insanın yitirdiğimiz tüm yurtseverler adına yükselttiği haykırış  tüm namuslu yurtsever insanların kulaklarında çınlıyor… Cenazesi ardından İlhan Selçuk’la yağmur altında yürürken sevgili İlhan’ın “Coşkun bu büyük kalabalık dağılır” deyişini de hiç unutmuyorum.

Vurulduk ey halkım unutma bizi, göz göre göre öldürüldük, Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin, bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Kurtuluş savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Korkmadan öldük ey halkım unutma bizi. Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi. Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi!. Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz, şimdi hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi!.  

Onun sesini duyuyor musun, onu anlıyor musunuz? Ey halkım  unutma Uğur’u!

29 yıl önce içimizden yüreğimizden bir parça olarak koparılan bu yiğit insan bizim için, bizim bağımsızlığımız için, sömürüyü, emperyalizmin oyunlarını önlemek için, insanca yaşayabilmemiz için can verdi. Onun sesini, onun haykırışını duyuyor musunuz ? Ey halkım unutma onu!

Prof. Dr. Coşkun Özdemir

Paylaşın:
Etiketler: » » » » »
Share
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Yüksek Seçim Kurulu Ataşehir’de Başkanlık İçin Yarışacak Adayları Açıkladı

    06 Mart 2024 Ataşehir, Ataşehir Belediyesi, Gündem, Köşe Yazıları, Manşet, Siyaset, Son Dakika, Üst Manşet

    Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak olan Yerel Seçimlerde Ataşehir Belediye Başkan adaylığı başvurusu kabul edilen isimleri açıkladı. Recep Kenan / itvhaber.com 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde Ataşehir Belediye Başkan adaylığı başvurusu yapanlardan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından adaylığı kabul edilen isimleri açıkladı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yapılan açıklamada, 31 Mart yerel seçimleri Ataşehir Belediye Başkan adaylığı kesinleşen isimler ilan edildi. ATAŞEHİR’DE 1 BAĞIMSIZ 19 ADAY SANDIK Y...
  • ‘CHP İstanbul İlçe Başkan Adayları Netleşiyor’ mu?

    17 Aralık 2023 Köşe Yazıları

    Önceki gün toplanan CHP Parti Meclisi (PM) toplantısında belirlenen 4 Büyükşehir Başkan adayı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı da açıklandı. Recep Kenan / itvhaber.com CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel tarafından CHP Parti Meclisi (PM) toplantısının ardından yapılan açıklamada, 4’ü Büyükşehir, 6 il ile birlikte 227 seçim bölgesinin belediye başkan adayının belirlendiği kaydedildi. CHP’nin 31 Mart 2024 yerel seçimleri belediye başkan adaylarının bir bölümünün ay sonuna kadar, kalan adaylıkların ise; anket, eğilim yoklaması ya ...
  • SEN ÖLMEDİN Kİ!

    09 Kasım 2023 Köşe Yazıları

    Yıl bin dokuz yüz otuz sekiz. Kasım’ın onu. Hatta saat dokuzu beş geçiyor. Dolmabahçe’deve ülkede matem havası. Bedenen bitmiş bir yaşam süreci ama fikren bitmemiş ve hiç tebitmeyecek bir zaman süreci. Çünkü, bir söylevinde şöyle diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk;“Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebetyaşayacaktır.” Başka bir söylevinde de “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demekdeğildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.” İşte bu söylevlerine ...
  • YÜZÜNCÜ YILINDA CUMHURİYET

    28 Ekim 2023 Köşe Yazıları

    Yıl bin dokuz yüz yirmi üç hem de yirmi dokuz ekim. Hatta bir gün öncesi, yirmi sekiz ekimde. Gazi Mustafa Kemal devleti yönetecek kadrolarıyla meclis kürsüsünde “Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” Tüm meclis olağanüstü bir refleksle alkış tufanına boğulur. Neden mi? Tabi ki, yıllar süren esaret. Özgürlüğe susamışlık. Tek adamlık ve işgalden kurtulmak. Demokrasiye geçmek. Halkın egemenliği. Ve nihayet 29 Ekim’de Cumhuriyet ilan ediliyor.  Demokrasiye geçiliyor. Tek adamlıktan kurtulunuyor. Halkın iktidarı gerç...